Dünya Forum



Join the forum, it's quick and easy

Dünya Forum

Dünya Forum

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Dünya Forum

BİLGİ PAYLAŞIM FORMU


    Yusuf ile Züleyha

    Admin
    Admin
    Admin
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 2546
    Yaş : 54
    NERDEN : istanbul
    HOBİNİZ : bilgisayar
    Basarı Puanı :
    Yusuf ile Züleyha Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Yusuf ile Züleyha Right_bar_bleue

    Güçlülük :
    Yusuf ile Züleyha Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Yusuf ile Züleyha Right_bar_bleue

    Aktiflik :
    Yusuf ile Züleyha Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Yusuf ile Züleyha Right_bar_bleue

    Kayıt tarihi : 18/04/07

    Yusuf ile Züleyha Empty Yusuf ile Züleyha

    Mesaj tarafından Admin 25th Aralık 2008, 11:46

    Züleyha’nın İlk Duası
    Rabbini bilen Züleyha ilk dua olarak hemen oracıkta, Rabbim, dedi, gözlerimden bu acıyı kim silecek benim? Kim yıkayacak gözlerimin içini? Kim yıkayacak acılarla dolup taşan kalbimi?
    Hemen arkasından da, olsun, dedi. Rabbim, her şeye razıyım. Hepsine razıyım. Yeter ki aşktan azad etme kalbimi. Yeter ki göz yaşlarımın serininde yıka içimi.
    Göz yaşlarımı ve aşkımı alma, onlar bende kalsın. Bedel olsun. Ödül olsun. Bağış olsun. Yoksulluğum zenginliğim olsun.
    Aşkım yeter, muhabbet denizinin kıyıları ne denli sınırsızmış göreyim. Aşkım yeter varlığımın anlamı neymiş, çözeyim.
    Yeter aşkım, yeter ki aşkımın kalbime düştüğü yere kadar yükseleyim.
    Aşkım yeter, tenimin beni hapsettiği zindandan aşkımın kanatlarıyla geçip gideyim.
    Aşkla var olduğum yerde yine aşkla yok olayım.
    Rabbim, acıya razıyım ama gözyaşım bende kalsın.
    Razıyım yoklukta var olayım.
    Yitirdikçe bulayım. Öldükçe doğayım.
    Canım çekildikçe aradan saf aşktan ibaret kalayım.
    Rabbim, dedi Züleyha çıkar aradan takılıp kaldığım tenimi, kaldır aradan saf aşkla aramdaki perdeleri.
    Yûsuf ile Züleyha Nazan Bekiroğlu



    Yûsuf ile Züleyha
    Mülk gibi söz de, ne senin ne benim.
    Cümle gibi aşk da ne senin ne benim.
    Söz de, aşk da, ne benim ne senin.
    Bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunu salan kırmızı sardunya, ağustos göklerinde başımın üzerinden geçen bulut, mayıs gülü, ışıklı nisan yağmuru ne kadar Allah’tansa, mülk gibi söz de ve aşk da O’ndan.
    ‘‘Sen’’ tahtına yazıcı kimi oturtsa da, beşerî bir sevgili ya da cismanî bir aşk gibi görünen, hiçbir yol O’ndan özgeye çıkmıyor aslında, ‘‘gönül tahtına O’ndan özge sultan’’ olmuyor.
    Değil mi ki her şey O’ndan, gidecek yer yok O’ndan başka. Gelinen yer yok O’ndan başka.
    İnsan o ki, O’ndan başkasını sevemez sevginin mahiyeti icabı, O’ndan başkasını bilemez bilginin mahiyeti icabı.
    Işık ki tek kaynaktan dağılır, ışığa yakın olan aydınlık, uzakta kalan karanlıktır. Her şeyin O’ndan olması, ve ışığın tek kaynaktan dağılıyor olması O’ndan başkasının bilinme ve sevilme ihtimalini tümden yok eder.
    Kimi zaman sevdiğimizin ne olduğunu bilmeden severiz. Ve insan henüz neyi sevdiğini bilmediği böyle zamanlarda O’ndan başkasını sevdiğini zannedebilir.
    Bir çiçeği, bir kuşu, denizi, yağmuru, gökyüzünü, yazıyı, yazıyı yazanı, kalemi tutanı, bir yaratılmışı hasılı.
    Söz gelimi Leylâ Mecnun’u, Şirin Ferhâd’ı, Züleyha Yûsuf’u sevdiğini zannedebilir.
    Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.
    Çünkü ışığın kaynağı tektir ve aydınlığının kendinden menkul olduğunu iddia edebilir?
    Her aşk ona çıkar sonunda, O’ndan başkasını sevmek imkansız gibidir. Seven neyi sevdiğini bilse de bu böyledir, bilmese de bu böyledir.
    Bu yüzden değil mi ki kendini kaybetmek gibi görünen aşk, aslında kendini bilmek. İstese de insan O’ndan özgeyi sevme şansı yok. Şans sözcüğü yok lügatlarda bundan böyle, O’ndan özgeyi sevme ihtimali yok. Ve neyi sevdiğini bilenle bilmeyen arasındaki fark sadece bilmenin bilincinden ibaret.
    Küçük bir biliş farkı.
    Mülk gibi aşk da Allah’tan.
    Ruhun da O, kalbinde O, aklın da O.
    Tenin de O, canın da O, cismin de O.
    Ve aradan perdeleri kaldırarak O’nu bilmek olarak tanımlanan şey, bu seyr ü sefer, sadece O’nu bilmeyi bilmenin sancısından ibaret.
    Sevginin yanılgısı yok. Yanlış olan neyi sevdiğini bilmemek ve yolu yanlış çizmek. Hangi kaynaktan geldiğini suyun, hangi dağın üstünden döküldüğünü aydınlığın, bilmemek. Bilmemek yanlış kılar sevgiyi.
    Züleyha ki Yûsuf'u sevdi. İbtida, neyi ve kimi sevdiğini bilmedi. Sonra aşkın kaynağını bildi, Yûsuf'u değil, Yûsuf'ta tecellâ eden nuru sevdiğini fark etti. Yûsuf da, ki rüyasında güneş, ay ve on bir yıldız ona secde etmişti, bir kuyuya atılmış ve kendisine zindanda rüya yorumu verilmişti, önce aşkın kaynağını bildi sonra nurun Züleyha sûretinde tecellâ ettiğini fark etti. Biri sûretten nura yükselirken diğeri nurun sûrette tecellâ ettiğini idrak etti.
    İşte bütün hikâye: Kim düştü kuyuya, Yûsuf mu, Yakub mu, Züleyha mı? Zindan kimin kaderi, Yûsuf'un mu, Yakub'un mu, yoksa Züleyha'nın mı? Yûsuf, Yakub ve Züleyha yok aslında. Hepsi bir, hepsi O bir, hepsi tek bir.

      Forum Saati 16th Mayıs 2024, 02:14